6 Şubat 2011 Pazar

.....SEVİYORUM *** yansımalar

Geçmişin sisli vadilerinde yolunu kaybetmiş anılar her yankıda tekrar ederken kendini ben apaçık doğan bir güneşin damarlarımdaki ılık huzurunda seni duyumsarım...Açan bir çiçeğin körpe telaşıyla titreyen ellerim saçlarının denizinde tarifsiz bir mutluluğa yelken açar ve her telini okşayan rüzgarı bile kıskandıran bir sevda şarkısı kuşların cıvıltısı ile betimlenir sözün bittiği yerde...İşte o andır kalemim sustuğu okuyanın ise duraksamadan tamamladığı...Seni.............


Murat Ginlik

BİLMEZDİM*** yansımalar

Yağmur yağıyordu usul,usul,kalbim ağlıyordu yalnızlığıma...Islaktım ve açtım sevgiye,muhtaçtım saklandığım duvarların ardında…Renklerimde yoktu, üstelik siyahımda beyazıma akardı,hüzünler boğardı gecelerimi…İçimde zindanlar bilmezdi çiçekleri,sabahlar hiç aydınlanmaz,dudaklarım hiç gülmezdi ve sevmezdi sevinçler,karabasan düşlerimi…Bilmezdim,bilemezdim senden önce ne güneşi nede yıldızlarla sevişmeyi...

Murat Ginlik

SENİ SEVDİĞİMİ*** yansımalar

Susuz dudaklarım çatlıyor,rüzgarın hüzün kokan nefesinde...Ellerim büyütüyor hasreti...seni...Sesizce sızıyorum düşlerimin kuytu limanlarına.Bir yol arıyorum denizin mavisinde. Her yakamoz gözlerini öpüyor seni düşündükçe.Oysa ne sen varsın ne yıldızlar benim farkımda...Issızlığın orta yerinde bir hiçliğin kıyısındayım.Öyle bir yer ki seni içime sığdırdığım her an cennette, yokluğunun yalın gerçeğinde cehennem kapılarındayım...Sensizliğe doğacak birazdan güneş. Önce kan rengi bir çizgi olacak sonra büsbütün yakacaksın tenimi.En çok ta dudaklarım kavrulacak, en çok ta adın yakacak dilimi ben diyemeyeceğim yine seni sevdiğimi...

Murat Ginlik

ÖLMÜŞTÜM BİR VAKİT**** yansımalar



Gece aymadı daha sabaha. Gölgesi düşmedi günün telaşına susuzluğun...Oysa ufkun ötesinden sesleniyor denizin yavuklusu rüzgar.Uçuşuyor kelebekler ömrü ertelemenin faydasız telaşı içinde ve yalvarıyor çiy taneleri çiçeğin yaprağında kalabimek için. Ben aymadım daha hayata...Küskünlüğüm soluyor yaz bahçelerinde, ellerim çürüyor avuçlarının yokluğunda...Zamanın gardiyanı yaşamı çalıyor akrebin ihaneti ve yelkovan ecel koşusunda...Ben doğmadım daha, ölmüştüm bir vakit...sen gitmeden az önce...

Murat Ginlik

BİR MASALDI **** yansımalar

Uçup gitti söz...Sen bile kalmadın dudaklarından öte..Sen bile kalmadın kanayan yokluğundan fazla...Dokunası arzuların ürkek telaşları parmak uçlarımda bir piyanonun tuşları gibi seni yoklarken ateş böceklerinin telaşı karıştı geceye...Uçup gitti anılar...Sen bile kalmadın resimlerinden öte...Sen bile kalmadın gidişinden önce...Kaç kez yırtıp yapıştırdım seni ve kaç kez hatırladım gün batımında gülümsemeni...Uçup gitti aşk...Kalmadı ki ne sen ne de ben...Bir masal yaşandı bir zamanlar...Belki dün, belki asırlar önce...

Murat Ginlik

NEREDESİN **** yansımalar



Neredesin...Titriyor dudaklarım...Yoksun...yoksun işte, hasretin rüzgarında üşüyor ıslak yanaklarım...Nerdesin...İnsanlar geçiyor yanımdan şen şakrak, acıtıyor içimi atılan her nida.Beyaz yelkenler açıyorum sensiz ufuklara, kızıl bir matemin son seferinde saçlarının kokusu doluyor sinemdeki boşluğa...Suskun nöbetlerde bekliyorum...Ya uzaklardan gelişini ya da idam sehpasında son nefesimi...Nerdesin?

Murat Ginlik

BİR MASALIN İLK SATIRI *** yansımalar

Kır çiçekleri puslu sabahın mahmur ıssızlığına dökerken çiy damlalarını ben uykusuz gecenin buruk sessizliğiyle sensiz doğan güneşe sitem ettim...Omuzlarımda ağırlığınca sevda kalbimin yüküne isyan ediyordu titrerken ellerim ve üşürken hasretim aklım yolunu kaybediyordu yokluğunun hangi zamanında olduğumun bilinçsiz teslimiyetinde...Sınırsız bir boşluk yavaş yavaş azalan umudu kum taneleri gibi alıp gidiyordu. Oysa benim yapabileceğim tek şey hayalini düşlerime sığdırıp belkide asla yaşayamayacağım bir masalın ilk satırında prensesi uğruna ölmeye hazır bir şövalye gibi seni beklemekti...

Murat Ginlik

BU ŞEHİR **** yansımalar

Bu şehri düşlerinle kutsadım...Her sokak lambası mabedemizi aydınlatan meşaleler gibiydi...Islak kaldırımlar,geceyi tütsüleyen baca dumanları ve gözlerinden yansıyan şehrin ışıkları sessizce dökerken camın buğusunda gözyaşını ben susardım dönüşünün ayak seslerini duyamam diye...Bu şehri bedeninle kutsadım...Rıhtıma savrulan saçların dalga dalga öperken yüzümü, maddeni ezberlemiş caddeler sen kokardı bahçesinde manolyalar açan köşedeki ev gibi...Bu şehri gözyaşlarımla yıkadım...Her damlada sen oldu ağaca,taşa insana dair ne varsa...Bir gün dönersen ve benim adım ölümse o gün...Bu şehre sarıl ben diye...Çünkü...çünkü..ben, bu şehirde bekledim seni.

Murat Ginlik

SANA DAİR **** yansımalar

Sen gittin ama burda kaldın kalbinle...Düşündüm koştun geldin gözlerimin önüne...Bütün derinliğini örten masum bir tebessüme yüklemiştin sevecenliğini...Saçların masumca dökülüyordu aklından kelimeler denizine...Bambaşka bir ufkun ilk defa elle tutlabilecek yakınlığında karşı konulmaz bir ilkbahar rüzgarı gibi karşıladım seni yüzümde...Dudaklarımı hissettim her kıvrımında sana dair bir tebessümle....

Murat Ginlik

SENİ BEKLERİM ** yansımalar

Uzun gölgelerin, yorgun yaz akşamları imbatı alır gelir koynunda huzuru saklayarak... Bir yudum şarap ıslatır çatlak dudaklarımı, gözlerimin nemi süzülürken yanaklarımdan...Seni düşünürüm o kumsala bakarken ve hayal ederim bembeyaz elbisen rüzgardan savrulurken saçlarının tel, tel dökülüşünü omuzlarından...
Seni beklerim her akşam o kumsalda... Her adımında ayak bileklerini öper dalgalar, yosun kokusu karışır şarabın tadına ve yudum, yudum seni içerim, yıldızlardan kurduğum sevda sofrasında...
Ben seni beklerim, gelmesen de...Bende bu sevda ve bur da bu sahil olduğu sürece ne şarap biter kadehimde ne de sen geçmekten bıkarsın bu sahilden...

Murat Ginlik

KADINIM **** yansımalar

Gözyaşlarımın ıslak yorgunluğu tenimde tuzdan ibaret bir iz değil sadece… Ben her damlaya damarlarımdan akan kanın, yüreğimden umarsız geçişlerini ve yorgun bedenimin titreyen telaşını ekledim yıllar boyunca… Yüzümden yansıyan keder, patlayan volkanların önüne ne gelirse yakıp yıktığı yaşam savaşından çıkmış ruhumun hüzün bayrağıdır… Şimdi gel tut elimi ve dinle içimden gelen sesi… Eğer kulaklarını sağır eden çığlığımı duyabiliyorsan sana bakan gözlerimde ve tüm benliğinle sarsılıyorsan bana dokunurken…
İşte beklediğim sensin kadınım… Çok aradım seni yalnız gecelerde, dağların karlı doruklarında, bir çiçeğin sevecenliğinde, ağlayan bir çocuğun gözlerindeki hüzünde… Çok ağladım sokak lambalarının loş karanlıklarında ve çok yol yürüdüm sırtımda ihanet hançerleri ile… Paçalarımdan sızan can suyuma inat aradım seni, sensiz geçen her günüme yanarak…
Hoş geldin başımın tacı… Bir gün gelir de dudağımın kenarı bükülürse sana bakarken… Bütün çektiklerimin bin katı olsun kaderim ve ölüm bile haram olsun bedenime gülüm…

Murat Ginlik